26 Kasım 2013 Salı

Dubai'ye bir ikon daha geldi

Geçtiğimiz ay dünyanın en büyük gayrimenkul fuarlarından biri olan Cityscape Gayrimenkul Fuarı Dubai’de gerçekleştirildi. Yüzlerce yeni projenin tanıtıldığı fuarda en dikkat çeken lansmanlardan biri MAG Group’un Dubai’de yapacağı proje oldu. MAG222 adını taşıyan bu proje M harfi şeklinde bir binadan oluşuyor. 3.25 milyar AED tutarındaki yatırım mimari ikonlara dolu Dubai’ye bir eser daha kazandırmayı hedefliyor. Yatırımcı şirketin kendi adının baş harfini taşıyan konsept, 51 kattan meydana gelecek.

 Dünyanın en büyük M harfi şeklindeki yapısı ünvanını da kazana proje 2017 yılında tamamlanacak. Bir ile dört oda arasında değişen 550 adet rezidans dairesinin yanı sıra projede sekiz dubleks penthouse ve çatı katında özel yüzme havuzu bulunan suitler de yer alacak. Her bir rezidans, proje içinde yer alan kat bahçelerinden sağlık kulübünden, spa, şehir manzaralı havuzdan yararlanabilecek. Bunun yanı sıra perakende alanları ve konferans salonu da projede yer alan imkanlar arasında olacak. 

Süper yüksek binalar konusunda Çin ile yarış halinde olan Dubai, küresel ekonomik krizdeki durgunluğun ardından yeniden yatırımları çekmeye başlamış görünüyor. MAG Group Başkanı Moafaq Al Gaddah, Birleşik Arap Emirliklerinin hala büyük yatırımlar için çekim merkezi olduğunu savunarak MAG222’yi hayata geçirdiklerini söylüyor. Al Gaddah, “Dubai yerel, bölgesel ve uluslarası yatırımcılar için hala büyük fırsatlar sunuyor. Bizim 3.25 milyar AED tutarındaki yatırım için burayı seçmemizin nedeni de bu

17 Kasım 2013 Pazar

İsrail'in yeni finans merkezi



Knafo Klimor Mimarlık, İsrail’de bugüne kadar yapılan en büyük mimarlık ihalelerinden biri olan  Rishon Ayalon yarışmasını kazandı. İsrail’in dördüncü büyük şehri Rishon LeZion’da yapılacak proje, bölgenin finans merkezini yaratmayı hedefliyor. Bölgenin yerel öğelerini dikkate alarak hayata geçirilen proje buna ek olarak modern bir mimarinin yanı sıra istihdam ve iş olanakları da yaratacak.  Denize de yakın bir konumda bulunan proje, otoyol kenarında kalan bu alanı daha etkin değerlendirerek iş ve eğlence merkezleriyle hareketlendirmeyi planlıyor. Beş dikey kuleden meydana gelecek proje çevresinde yeşil alanlar da yaratılacak. Otoyol ise başka bir alanda kaydırılarak projeye ulaşım metroyla sağlanacak. Böylece trafiğin önemli bir kısmı da yer altına alınmış olacak. 30 bin kişiye iş imkanı sağlaması açısından da İsrail’in gündeminde olan proje herkesi hedefliyor. Sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanılacağı projede karbondioksit emisyonunun da minimuma indirilmesi için teknolojik altyapı hazırlandı. Projede en çok güneş enerjisi kaynaklarından yararlanıldı.




Çin tarımda dikey tarla ile devrim yapacak




 

Dünya gündemine yaptığı taklit ürünlerle oturan Çin, bu kez oldukça farklı bir projeyle gündeme geldi. Eski tarım alanlarının kentsel dönüşümle yenilendiği ülkede mimarlar dikey tarım alanları ile mimari lugata geçecek farklı bir projeyi hayata geçiriyor. Javier Ponce Architects (JAPA) tarafından çizilen ve ‘Geleceğin Projeleri 2013’ ödülünü alan ‘Dikey Tarla’ 18.5 metre yüksekliğinde olacak. Tarım alanlarını dikey olarak da değerlendirerek daha fazla verim almayı amaçlayan bu proje eğer başarıya ulaşırsa mimari açıdan olduğu kadar tarım alanında da bir devrim yaratacak. Her ne kadar Çin dünyada en büyük tarım alanlarına sahip olsa da bunun sadece yüzde 15’ini kullanabildiğini gören mimarlar, yerel yönetimleri böyle bir projeyi hayata geçirmeye ikna etmiş.
 
 1.4 milyon metrekare ile dünyadaki en büyük tarım alanlarına sahip olan ülkenin bile ekstra alan yaratma çabasında olması Çin’in üretimden sonraki devriminin tarım alanında olacağına işaret ediyor. Dikey tarlalar özellikle pirinç üretiminde kullanılacak. Her kata projenin ortasında bulunan asansörlerle ulaşılacak. Oval şeklindeki katların ortaları ise açık olacak. Doğal güneşten yararlanacak tarlalarda toprak olmayacak. Projede tarlaların yanı sıra araştırma labaravutarlarına da yer verilecek tarım endüstrisine katkı sağlamak için çalışmalar da yapılacak.

24 Ekim 2013 Perşembe

Çin'in tasarım harikası yeni oteli


 





Çin’in Taihu Gölü civarında uzun zamandan bu yana beklenen Sheraton Otel tamamlanmak üzere. Denizin içinde yelken şeklindeki otelle dünyanın gündemine oturan Dubai’ye nispet yaparcasına Taihu Gölü’nün içinde yapılan at nalı şeklindeki bu otel, bölgeyi dünya turizminin gündemine koymayı hedefliyor. Sheraton Huzhou Hot Spring Resort adını taşıyan proje sadece bir tatil oteli değil iş oteli olarak da planlandı. MAD Architects mimarı Ma Yansong tarafından çizilen proje aynı zamanda Starwood zincirinin de en tasarım otellerinden biri olacak.

100 metre yüksekliğindeki proje 27 kattan oluşacak. Gölün her iki yakasında iki farklı girişi bulunacak otelin en ilginç odaları ise binanın orta ve en yüksek noktasındakiler olacak. Yangtze Nehri Deltası’nda hayata geçirilen proje, hava karardığında egzotik aydınlatmasıyla daha da farklı bir tasarıma dönüşüyor. Toplam 95 bin metrekare kullanım alanı bulunan 321 oda, 44 süit ve 39 villadan oluşan proje lüks segmentinde inşa ediliyor. Banyolarda en pahalı mermerler kullanılırken her kattaki banyoya nehir manzaralı küvetler de yerleştirildi.  Projenin en üst katlarında bulunan lüks ve geniş süitlerin birleştirilerek düğün turizmi için de kullanılacağı öğrenildi.

29 Ağustos 2013 Perşembe

Dubai'nin yeni gözdesi


21. yüzyılın en modern şehirlerinden birini kuran Dubai’deki hiçbir proje artık insanı şaşırtmıyor. Aynen Adrian Smith ve Gordon Gill Mimarlık tarafından şehrin en merkezi noktalarından birinde yapılan One Park Avenue gibi....

 550-metre yüksekliği ve farklı mimarisiyle dikkatleri üzeirne çkemyei kısa sürede başaran Park Avenue, 116 kattan oluşuyor. Dalga kule örneğine bir başka form kazandıran yapısıyla dikkat çeken yapı podyum katlarıyla da dikkat çekiyor. Şehrin en turistik yerlerinden Jumeriah Garden City bölgesinde inşa edilen proje otel ve rezidanslardan oluşuyor. Öyle ki otel bölümüne şimdiden rezervasyonlar alınmaya başladı. Finansal kriz nedeniyle inşaatı bir süre duran ancak şu anda devam eden yapı yakında rezidans sahiplerini de ağırlamaya başlayacak. Hem kullanılan sürüdürebilir teknolojiler hem de mimarisiyle Dubai’nin gelecek yapılarından biri olmayı hedefliyor. One Park Avenue teknolojileriyle de dikkat çekiyor. Ev sahipleri için özel cam teknolojilerinin kullanıldığı proje çöl sıcağının cama yansımasını engelliyor. Ayrıca perde gerektirmeyen özel yapısıyla dışarıdan içerisi gözükmüyor. Bir başka teknoloji ise ışık sensörleri alanında. Hava kararınca sensörler otomatik olarak devreye giriyor. Sizin ışık yakmanıza bile gerek kalmıyor.

13 Ağustos 2013 Salı

Toronto'da şehrin içinde şehir kurdular



Kanada semaları bugünlerde ilginç bir projenin izlerini sürüyor. Hariri Pontarini Mimarlık ofisinin Toronto şehrimnde hayata geçirdiği rezidans kulesi hem yüksek hem de yoğunluklu yapısıyla kimsenin dikkatinden kaçmıyor. Gökyüzü şehri olmaya aday şehirlerden Toronto’ya yeni bir açı kazandıracak olan proje One Yonge adını taşıyor. Altı gökdelen den oluşan ve içerisinde rezidanslar başta olmak üzere otel, iş merkezi, alışveriş merkezi gibi aklınıza gelebilecek her ünitenin bulunduğu  yapı özellikle de çok fazla sayıda üniteye ev sahipliği yapması açısından önem taşıyor. Altı göökdelenin dördünün rezidans olarak planlandığı projedeki yapılar 40 ile 88 arası değişen katlardan oluşuyor. 40 katlı yapı ofis binası 70 katlı gökdelen otel binası 88 katlı yapı ile kalan diğer binalar da rezidans kuleleri olarak tasarlandı.

Dışarıdan bakıldığında adeta şehrin içinde yeni bir şehir inşa edilmiş hissi yaratan yapı mimarlara göre Toronto’nun dinamikleri dikkate alınarak hayata geçirildi.Geniş caddelerin ve açık alanların bulunduğu projenin şehre hakim konumu yoğun yapılaşma ile harmanlandı. Mimarlaras göre bu özellik şehre hakim bir konumda bulunmanın avantajını kullanmak olarak nitelendiriliyor. Kulapa garip geliyor ancak şehirdeki yapıların önemli bir bölümünün gökdelenden oluştuğu dikkate alındığında bu özellik kabul edilebilir bir hal alıyor.



1 Ağustos 2013 Perşembe

Gökyüzü merdivenleri New York’a uzanıyor



 

 Madrid ve Paris merkezli Independent Architectural Diplomacy (IAD)mimarlık ofisi Dünya Mimarlar Kongresi’nde yarışmaya sunduğu projeyi basına tanıttı. Hotel and Sky Garden adını taşıyan proje ABD’de Hudson Nehri yakınında inşa ediliyor. 468 metre uzunluğuyla dikkat çeken yapı bölgenin en son gökdelen projelerinden biri. Özellikle de gökdelen projesi içinde yer verilen açık alanlar ve yeşil gökyüzü bahçeleri ile dikkat çeken proje, bu özelliğiyle Central Park’tan da izler taşıyor. En azından mimarları tarafından bu yeşillik Central Park’a atfediliyor. Dikey bahçe konseptinin bölgedeki uygulaması olacak Vertical Gardens, rezidanslar, otel, küçük bir alışveriş merkezi ve konferans salonlarından oluşacak. Mimarlar projenin New York’a uygun bir yapıda yapıldığının üstünde durarak şehrin 20’inci yüzyıl öncesi mimari dinamiklerini de dikkate alarak modern bir yapı oluşturduklarının altını çiziyor. Geçmiş mimariyi gelecek kuşakların mimarisiyle buluşturdukları bir yapıya imza attıklarına inanıyorlar. Geleceğe yönelik en büyük umutları ise sürdürülebilir enerji kaynaklarına projede verdikleri önem.

30 Temmuz 2013 Salı

Paris'in Gezi Parkı!


Türkiye, Gezi Parkı ile ilgili bir gündeme yoğunlaşmışken Fransa dev bir şehir parkını Paris’e kazandırmaya hazırlanıyor. 80 hektarlık alanda hayata geçirilen şehir parkı Paris ile Roissy şehirleri arasında bir yerde konumlandırıldı. BIGG, Tess, Transsolar, Base, Transitec & Michel Forgue Mimarlık ofislerinin ortak projesi olarak hayata geçirilecek park yapılan ortaklık dikkate alındığında ne kadar büyük olacağı da görülüyor. Şehrin kültürel ve ticari unsurlarını bir arada sunacak ve insanlara şehrin kalabalığından uzaklaşma imkanı sağlayacak projede yerel yönetimlerin şehircilik deneyimleri çeşitliliği ve kültürü dikkate alındı. EuropaCity adını taşıyacak proje mimarlarına göre yerellik ile modernlik arasında bir yerde konumlandırıldı. Bir tarafta şehrin eteklerinde yeşil alanların bulunduğu bir park diğer tarafta ise her türlü sosyal ve alışveriş imkanına sahip olabilecek bir alan.

EuropaPark, Gezi Parkı'ndan farklı olarak şehrin eteklerinde olmasına
rağmen şehir hayatına ulaşım imkanlarıyla entegre edilecek
Park yürüyüş alanlarından bisiklet alanlarına roller skate bölümlerinden elektrikli arabalarla gezilerin yapılabileceği alanlara kadar çok farklı alanlara sahip. Şehrin eteklerinde yer almasına rağmen herkesin ulaşabilmesi için toplu taşıma araçları da projeye entegre edildi. Proje çevreciliğe de atıfta bulunması adına sürdürülebilir teknolojilerle donatıldı. Güneş enerjisinin temel alındığı parkta biofuel ve joetermal enerji kaynakları da alanların ışıklandırılması ve sulanmasında kullanılacak.




22 Temmuz 2013 Pazartesi

Üç cephede üç farklı yapı



 


Kanada’nın Vancouver şehri  dünya mimarisine yeni bir eser kazandırmaya hazırlanıyor. Dialog adını taşıyan proje Bjarke Ingels Group tarafından hayata geçiriliyor. Alt katında yatay bir podyumdan oluşan yapı yukarıya doğru genişleyen mimarisiyle dikkat çekiyor. Binanın üç farklı açısında üçgen formun oluştuğu Dialog, ofis, rezidans, alışveriş merkezi ve sosyal alanlardan oluşan karma bir yapı olarak planlandı. Diğer projelerden farklı olarak bu karma yapı belli katlara değil binanın farklı açılarına dağıtıldı. Mesela caddeye bakan ve yukarıdan aşağı doğru gelen üçgen form rezidansları oluştururken arka cephedeki üçgen form ofislere, diğer cephe ise otel, spor salonu gibi sosyal alanlara  ayrıldı. Alt kattaki yatay podyum ise alışveriş merkezi için planlandı. Projenin aslında daha geniş bir alanda yapılması planlanıyordu ancak ruhsat alınamadığı için daha dar bir alanda çalışılarak üçgen formunu aldı. Projedeki en önemli noktalardan biri de otoyolun hemen kenarında yer alan bu nedenle de özellikle alt katlarda ciddi bir gürültüye maruz kalması. Ancak bu özellikle de teknoloji sayesinde halledildi. Sesi kesen özel bir cam kullanılarak otoyol manzarasının sadece görüntüde kalması sağlandı.

Gecekondu değil Sky Condo!




 

Peru’nun Lima şehrinde hayata geçirilen Sky Condo Tower projesinde en önemli unsuru mahremiyet oluşturuyor. Condo kelimesi bizim alıştığımız 'gecekondu' tarzı bir terimden çok daha farklı bir anlam taşıyor. Yılın istenilen zamanlarında ev sahibi tarafından kiralanılabilen bir gayrimenkul çeşidine işaret ediyor. Bu nedenle her ne kadar fonetik olarak benze de Sky Condo bizim bildiğimiz anlamından çok farklı. Projede her katta bir 45 derecelik açılarla farklı yönlere bakan balkonlar projenin mahremiyeti garantiliyor. Aynı zamanda bükülerek yükselen yapı hem katlar arasında hem de alt ve üst kattaki komşular arasında mahremiyet oluşturuyor. Projede her biri dubleks olan rezidanslar teraslarla dışarıya açılırken katlar arasında 45 derecelik açılarla değişen teras manzaraları okyanus ve bahçe manzarası olarak ayrılıyor. Her bir rezidansın alt ve üst katla olan bağı farklı açıdaki teraslar sayesinde ayrılıyor. LYCS Design mimarları her biri farlı açılarda olmasına rağmen her dairenin aynı tropik güneş ve rüzgardan yararlanabildiğini belirtti. Üçgen formda inşa edilen proje condo sistemiyle işletilecek.

19 Temmuz 2013 Cuma

Çinliler Hadid'in projesini de kopyaladı!


 
Dünyanın en tanınmış kadın mimarlarından olan İran asıllı Zaha Hadid’in eserlerine dünyanın en önemli şehirlerinde rastlamak mümkün. Hadid’in Pekin’de yapacağı ve Soho anlayışına yeni bi ruh katacağı Wangjing SOHO için geri sayım başladı. Ancak Çinliler her şeyi olduğu gibi Hadid’in bu projesini de kopyaladı. Hatta öyle ki kopyalanan ve ‘korsan Soho’ denen Chongqing adını taşıyan projenin Hadid’in teslim tarihi olaran 2014’ten bile önce bitirilebileceği gündeme geldi.
Chongqing Meiquan projesinin sahipleri projeyi Yangze Nehri’nden esinlenerek hayata geçirdiklerini savundu. Soho China projesi yetkilileri ise orijinal tasarımın kendilerine ait olduğu konusunda ısrar ederek projenin zenginlik, şans, talih ve mutluluğu temsil ettiğini ve Çin’de yaratıcı endüstrinin devamı için haklarını yasal boyuta savunacaklarını açıkladı. Son yıllarda Çin’deki inşaat sektörünün çok hızlı teslimatlar yaptığı biliniyor. Hunan şehrinde 15 günde bitirilen 16 katlı bir bina buna en iyi örneği oluşturmuştu. Şimdi herkes Soho projelerinden hangisinin daha çabuk biteceğini merak ediyor.


17 Temmuz 2013 Çarşamba

Bahçe içinde bir şehir


 
Singapur Hükümeti  son dönemde projelere verdiği önemle mimari çevrelerde dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Marina Bay projesi de geçtiğimiz yıllarda bu ilgiden hak ettiği payı almıştı. Wilkinson Eyre Mimarlık ise bu projenin devamı niteliğindeki Gardens by the Bay projesini hayata geçiriyor. Projenin en önemli özelliği Singapur Hükümeti’nin 'bahçe içinde bir şehir' temasının bir uygulaması olmasından kaynaklanıyor.  2006 yılından itibaren çalışmaları süren proje 54 hektarlık alanda gerçekleştirildi. Aynı Paris’te olduğu  gibi arazi geliştirmenin zor olduğu Singapur’da da insanlar artık sadece yaşamak için değil sosyalleşmek için de alışveriş merkezlerine alternatif bir yere gidebilecek.
Proje aynı zamanda dünyada bir cam alan içinde yapılan en büyük ‘iklimlendirilmiş bahçe’ projesi olması açısından da önem taşıyor. Flower Dome adını taşıyan proje iklimlendirme koşullarıyla da dikkat çekiyor. Adeta bir salyangozu andıran yapısıyla dikkat çeken Flower Dome’un güney cephesi  asla direk gün ışığına maruz kalmıyor. Böylece bu alanda bu özellikteki bitkilerin yetiştirilmesine imkan sağlanıyor. Güneş ve rüzgar gibi alternatif enerji kaynakları ise  projenin enerji ihtiyacını tek başına karşılıyor. İçeride her bitkiye özel olarak sağlanan iklimlendirme imkanları sayesinde ise bitkiler için en iyi bakım sağlanıyor.




15 Temmuz 2013 Pazartesi

Paris'i sosyalleştirecek proje


Yapılaşmanın en zor olduğu Avrupa şehirlerinden Paris, yeni ve modern bir projeye hazırlanıyor. Farshid Moussavi Mimarlık tarafından Paris’in batı yakasında yapılan Le Parvis Jardin, Paris mimarisine yeni bir örnek kazandıracak. Arazi geliştirme sıkıntısı yaşanan şehirde yok denecek kadar az olan modern mimariye bir yenisini ekleyecek bu proje Parislilere sosyalleşme imkanı sağlaması açısından önem taşıyor.
Son dönemde Türkiye’de çok alışık olduğumuz bu kavram Paris gibi Avrupa şehirlerinde arazi geliştirmede yaşanan zorluklardan dolayı oldukça değerli bir hal alıyor. Yatay bir mimaride yapılan Le Parvis Jardin, mimarı tarafından da “Tüm sosyal olanakları adeta br yapıştırıcıyla projeye eklemiş gibi...” diye tanımlanıyor. Yatay olarak inşa edilen projenin dış cephesindeki tekdüzeliği engellemek için ise dümdüz bir bina yapmak yerine katlar arasında sağlanan hareketlilikle sıkıcılığın önüne geçiliyor. Projenin sadece bir yaşam alanı olmasından çok alt katlarında öğrencilerin yaşayabileceği stüdyo daireler ile ticari üniteler de projeye eklenmiş. Böylece en azından binanın giriş katları dışarı açılarak sosyalleşmeye imkan tanınmış. Üst katlarda ise rezidansların güvenliğine ekstra önem verilmiş.



8 Temmuz 2013 Pazartesi

Türkiye'den 22 proje Barselona'da finalde yarışacak

Her yıl Barselona'da düzenlenen Dünya Mimarlık Kongresi (World Architecture Festival Awards) Ödülleri'nde bu yıl da yarı finale kalan Türk mimarlar damgasını vurdu. Türkiye'den toplam 22 mimarlık projesi bu yıl finale kaldı. Finalde ülkemizi temsil edecek projeler ve mimarları şöyle;

Astana Medya Merkezi
Tabanlıoğlu Architects
Bodrum Vicem Yalıları 
Emre Arolat Architects (EAA)
İpera 25
Alataş Architecture&Consulting
Dardanel AŞ Yönetim Merkezi
Alataş Architecture&Consulting
Eyüp Belediyesi Nikah Salonu ve Kültür Merkezi
Emre Arolat Architects (EAA)
Sancaklar Camisi
Emre Arolat Architects (EAA)
Emre Arolat Architects (EAA)
Buyaka AVM
UrasXDilekçi
İstanbul Küçükçekmece Eğitim Kampüsü Tasarım Yarışması Projesi
Tabanlıoğlu Architects
Milas Eğitim Kampüsü
steb | studio evren basbug Tamirci Architects
Halaskargazi Karma Proje
Tabanlıoğlu Architects
İstanbul'da Geçici Pazar Yeri
Suyabatmaz Demirel Mimarlık
Ahmet Oran Atölye
Suyabatmaz Demirel Mimarlık
Selçuk Ecza Deposu Genel Müdürlük Binası
Tabanlıoğlu Architects
ODTÜ Araştırma Parkı
Emre Arolat Architects (EAA)
Süryani Ortodoks Kilisesi
Suyabatmaz Demirel Mimarlık
BioIstanbul
Tabanlıoğlu Architects
Dragos Konutları
Suyabatmaz Demirel Mimarlık
Ege Perla 
Emre Arolat Architects (EAA)
İstanbul Inn Levent
Mental Design Works

28 Haziran 2013 Cuma

Avustralya'nın en yükseği olacak


Australia 108 adını taşıyan yapı 646 rezidans dairesi ile 288 odalı 6 yıldızlı bir otelden oluşacak.
Projenin yapımı 2018'de tamamlanacak.




Avustralya’nın en yüksek binası olacak yapı geçtiğimiz aylarda basına tanıtıldı. Australia 108 adını taşıyan proje 388 metre yüksekliğinde olacak. Dünyanın en yüksek binaları arasında yer almasa da Melbourne’ün en yüksek binası olacak yapı, şehrin şimdilik en yüksek binası olan Eureka Tower referans alınarak yapılıyor.
 Projenin mimarı Fender Katsalidis Mimarlık aynı zamanda altın kubbesi ile dünyanın en ilgi çeken binalarından olan Eureka Towers’ın da mimarlarından. 2018 yılında yapımı tamamlanacak olan Australia 108 binası 646 apartman dairesi ve 288 odalı 6 yıldızlı bir otelden meydana gelecek. Perakende alanları ve ticari alanlara da yer verilecek olan projenin Melbourne’ün ikonik binalarından biri olması hedefleniyor. Dikey bir kule olarak tasarlanan yapının mimari olarak en ilgi çeken bölümü ise çatı katlarına yakın bir bölümde 4-5 kat olarak yer verilen yıldız şeklindeki yatay çıkıntılarla hareket kazandırılıyor.

25 Haziran 2013 Salı

Çölde teknoloji fırtınası



Kocaman bir küre şeklini andıran bu yapı Dubai'nin en ilginç binalarından biri olacağa benziyor

 Bilim kurgu filmlerindeki süper binaları andıran bu yapı Dubai’nin serbest ticaret bölgesi Jebel Ali’de hayata geçiriliyor. Technosphere adını taşıyan projenin konsepti James Law Cybertecture Mimarlık şirketi tarafından tasarlandı. Sadece görünümü ile değil fonksiyonel özelliğiyle de yapı doğa ve teknoloji arasında bir bağ kuruyor. Yapı Dubai gibi sıcak bir bölgede yer alması nedeniyle güneş enerjisinden kendi elektirğine üretmesinin yanı sıra nefes alan bir bina olarak tasarlandı. Üst katlardaki gökyüzü terasları sadece oterl ve ofislerde yaşayanların hava alması için değil aynı zamanda iklime uygun olarak yetiştirilen bitkilere bir oksijen kaynağı olarak da planlandı.

Proje etrafındaki arıtma suyu tesisleri ise daha az tüketim ve daha çok dönüşümü tetikliyor. Tüm bu unsurlarla Teknosphre sürdürülebilir bina olarak öne çıkıyor. Projenin çelik çatısı ve cam ve çelikten oluşan dış cephesi kadar yuvarlak şekli de dikkat çekiyor. Binanın ofis ve otel olarak kullanılan bölümlerindeki dıi cephesinde enerji tasarrufu ve akustik performansın sağlanması için örümcek adı verilen daha az güneş ışığı geçiren sistemler kullanıldı. Podyum kısmı ise daha fazla güneş ışığı geçiren ve daha aydınlık olması için örümcek cepheler kullanılmadı.